Yazılar

Foto Muhabirliği Can Çekişirken

• Kayıt edilenler: 53443


Herhangi bir insanın vahşetin en amansız boyutlarını gösteren fotoğraflarla ilk defa karşılaşması, bir tür ifşadır, prototipik açıdan da modern bir ifşadır.

Susan Sontag konusunda ilk yazıyı oluştururken bu cümle aklıma takılmıştı:

Susan Sontag’ın vahşeti en çiğ ve güçlü anlamıyla kavradığı türde bir algılamayı ben hissettim mi? Hissettiysem bunu hangi fotoğraflar sağlamış olabilir?

Yanıt olumsuzdu benim açımdan. Yani bende bu denli yer etmiş, küçük yaşlarımdan beri içimde, algı evrenimde bulunan bir fotoğraf yoktu.

1Mayıs Taksim Katliamı ve 6-7 Eylül Olayları fotoğrafları beni benzer bir dehşete sürüklemişti ama bu fotoğraflarla çok geç karşılaşmıştım. Yani çocukluk dönemine ait değil.

İnsan 80 darbesinin yapıldığı yıl okula başlayınca, imgelem dünyası da tabi ki böyle budanmış bir şekilde oluşuyor herhalde.

Neyse ben konuma devam edeyim.

Foto muhabirlik (Yazı boyunca photojurnalism karşılığında bunu kullanacağım. Tam karşılığı olup olmadığından emin değilim.) ne zamandır ölüp ölmediği tartışılan bir durumda.

Susan Sontag’ın açıklamaları ışığında bu konuyu araştırmaya başladığımda foto muhabirliğin ölümü üzerine dünyada hararetli bir tartışma döndüğünü gördüm.

Medyanın foto muhabirliği algılayışı, bu muhabirlere kaynak, bütçe yaratarak projelerin oluşturulmasını desteklemesi, bu muhabirlerin oluşturduğu projelerin medyada yer alışı tamamen değişmiş durumda.

Magnum’da yöneticilik de yapmış olan Neil Burgess bu konu hakkında, kötü bir çeviriyle şöyle diyor:

Bu yıl İngiliz kökenli 7 fotoğrafçı World Photo Press ödülünü kazandı ve hiçbiri İngiliz medya kuruluşları tarafından finanse edilmiyordu. Ama bu durum sadece İngiltere’nin problemi değil. TIME ve Newsweek dergilerine bir bakın, şaka gibiler. Hiç kimsenin bu dergileri haber amacıyla aldığına inanmıyorum. Bu dergilerin hala var olma sebebinin dünya üzerindeki binlerce okul ve kütüphanenin aboneliklerini iptal ettirmeyi unutması olduğundan şüpheleniyorum. Hala kadrolarında harika foto muhabirleri barındırıyor olmalarına rağmen, bu dergilerde en son ne zaman ciddiye alınabilir bir foto röportaj gördüğünüzü hatırlıyor musunuz?. (Yazının kaynağı için tıklayınız)

Tabi ki biz fotoğraf çekmekten keyif alan amatörleri birinci dereceden ilgilendirmiyor bu durum. Sonuçta kendi evrenimizde fotoğraf üretmeye, izlemeye, kendi etkileşimimizi sürdürmeye devam edeceğiz.

Ama medyada, medyanın fotoğraf kullanımında, fotoğrafı finanse edip büyük kitlelere sunmasında bir şeyler değişiyor artık. Medyanın kendisinin kökten değişmesi gibi bir durum bu.

Foto muhabirliği ve hazırlanan dosyalar artık kurumlar tarafından finanse edilmeyince, ürettikleri iş başına para alan free lance fotoğrafçılar, maddi imkanları olan idealistler, olay mahaline yakın fotoğrafçıların belge üretimleri devreye giriyor.

Bu durumun iki yönü var bence. Olumlu yönü, foto muhabirlik dosyalarının üretimi demokratikleşip tabana yayılıyor. Gerçeğe farklı açılardan, farklı bilgi ve birikim düzeylerindeki insanlarca bakılıyor. Olumsuz yönü ise, bu dosyalar kitlelere ulaşmada güçlük çekiyor. Bizler gibi bir avuç meraklının takibinde olan Burn Magazine , Lens gibi sitelerden takibini sürdürüyor.

Konuya fotoğraf ajansları, ajansların fotoğrafçılardan uymalarını istedikleri kurallar, bu ajansların politikayla olan ilişkisi düzleminde bakmayı sürdürmeyi istiyorum.

53 tavsiye eden
0 yorum
443 izleme
bookmark icon

Yorum yaz..

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir