Herhangi bir insanın vahşetin en amansız boyutlarını gösteren fotoğraflarla ilk defa karşılaşması, bir tür ifşadır, prototipik açıdan da modern bir ifşadır. Benim kendi payıma bu ifşayı yaşadığım an, Temmuz 1945’te Santa Monica’daki bir kitapçıda tesadüfen gördüğüm Bergen-Belsen ve Dachau fotoğraflarıydı. O güne değil -fotoğraflarda ya da gerçek hayatta- görmüş olduğum hiçbir şey, içimi bu denli, keskince, derinden ve anında deşmemişti. Gerçekten de, tam olarak ne hakkında olduklarını kavramam yılları alsa bile, hayatımı o fotoğrafları gördüğümden önceki dönemim (o zaman henüz on iki yaşındaydım) ile sonraki dönemim olarak ikiye ayırdığımı söylersem abartmış olmam. Onları görmem neye yaramıştı? Kaldı ki, fotoğraftan başka bir şey değildi onlar -o güne değin hemen hiç haberim olmamış ve etkilemek için de hiçbir şey yapamayacağım bir olayın, hemen hiç tasavvur edemeyeceğim ve dindirmek için elimden en ufak bir şey gelmeyecek olan bir ıstırabın fotoğrafları. Fakat o fotoğraflara baktığımda içimde bir şeyler kırılmıştı. Bir sınıra dayanmıştım ve bu salt dehşetin sınırı değildi; tesellisi mümkün olmayan bir kedere düşmüş, yaralanmıştım, ama duygularımın bir kısmının katılaşmaya başladığını hissetmiyor değildim; içimde bir şey ölürken, bir şey de hala feryat edip duruyordu.
Susan Sontag‘ın fotoğrafla ilgilenen herkesçe okunmasını önereceğim Fotoğraf Üzerine adlı kitabının arka kapağında yer alan bir metin bu.
Bir çocuğun fotoğraflarla tanıdığı dehşetin altını çizen, iç dünyasının kirlenmeye başlamasını fotoğrafın gücüne kanıt olarak gösteren, belge niteliği taşıyan fotoğrafların etkisinin yetkin bir kalemden tanıklığı.
Fotoğraf hala bu gücü taşıyor mu? Emin değilim.
Iwo jima fotoğrafının bir düzmece mizansen ile oluşturulduğunu öğrendiğimiz, Irak ve Afganistan’da embed fotoğrafçılarla süzgeçten geçirilmiş fotoğrafçıların çektiklerinin propoganda içeriğinin denetleniyor oluşu bile belge statüsünü tartışmalı hale getirebiliyor.
Bu konuda kafa patlatmayı bir sonraki yazıya bırakarak şunu vurgulamak istiyorum.
Çantamdan hiç çıkarmadığım Sontag’ın Fotoğraf Üzerine adlı kitabında, dönüp dönüp okuduğum yerleri buraya aktarmak, kafamdakileri yazmak ve belki katılımla birlikte bir ortak düşünme platformu oluşturarak serbest çağrışımla fotoğraf kavramı üzerine doğaçlayarak ilerleriz.
Bu alıntı ve postu biraz kafada çevirip, tekrar ve daha derli toplu yazacağım bir sonraki yazıda görüşmek üzere.
One thought on “Susan Sontag Okumaları -I-”